Popüler Yayınlar
-
Bende bu sorunu yaşadım, internette bir sürü yere baktım farklı farklı anlatılmış ama çoğu saçma sapan şeylerden ibaret. Bir çözüm gördüm b...
-
Warning! I have this one in djvu format, which means you should also download a djvu reader. Don't get lazy, download it from here. Bel...
-
2.8" Buck çakı favorimdir. Silah taşıyın, ne türlü olursa olsun. Çakı, bıçak, cop, elektroşok cihazı, biber gazı, paranız ruhsa...
-
Arkadaşlar çevremdeki 3-5 arkadaştan ayrı olarak blogumu ziyaret eden, amerikadan rusyadan hollandadan çizgi roman linklerine bakanları...
-
Bu söz bir üniversitenin tarih hocasının ağzından çıkıyor. Hangi kanıta, belgeye dayandığı belli değil. Muhteşem yüzyıl hakkında bi esp...
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
Blog ARSİVİ
-
►
2013
(1)
- ► Nisan 2013 (1)
-
▼
2011
(40)
- ► Kasım 2011 (9)
-
►
Ağustos 2011
(19)
- Duyuru:
- Sabah 6'da hala uyumamışsanız.
- Silah taşıyın.
- GANDALF NOOOOOOO!
- "Did the Limo driver shoot at Kennedy?"
- Çok acayip bir gün
- Spider-Man 'in cılkını çıkardılar.
- Ho ho ho ne güldüm ne güldüm ama...
- THE AVENGERS AFİŞLERİ
- Top 100 Comic Book Villains of All Time List
- Gece 3 den sonra bir şeyler oluyor.
- Yeni süper kahraman kostümlerine n'oluyor?
- Boobies
- Man of Steel (2013)
- Kızlar da porno izler.
- Devam: Kızla konuşmak için bir sene bekleyen insan II
- Daken: BABAAAA!!!! Wolverine: Bööle gollarımı açay...
- Vuuuhuuu çizimlerimi Stan Lee beğendi! Marvelde iş...
- Kızla konuşmak için bir sene bekleyen insan.
26 Aralık 2011 Pazartesi
19 Aralık 2011 Pazartesi
14 Aralık 2011 Çarşamba
Unchained Melody
Dayılar çok severim şu şarkıyı nedense küçüklükten beri ilk mp3 çalarımda da vardı halen de var. Daha o zamanlar knight ı kınayt diye okuduğumuz zamanlardı, anlamazdık ama dinlerdik...
Ghost (1990) izleyen bilir bunu.
Ve liseli kızlar gibi msn iletisi olarak yazmasak da, kabaca "su yolunu bulur" anlamına gelen lakin anlamlı olan bi iki satırını yazalım:
Ghost (1990) izleyen bilir bunu.
Ve liseli kızlar gibi msn iletisi olarak yazmasak da, kabaca "su yolunu bulur" anlamına gelen lakin anlamlı olan bi iki satırını yazalım:
Lonely rivers flow
To the sea, to the sea
To the open arms of the seeeEEeeyyeeeeAAaaaa
Lonely rivers sigh
"Wait for me, wait for me"
I'll be coming home, wait for meEEEEeeeee!
26 Kasım 2011 Cumartesi
Bir daha sevemem gibi.

Calculus: A Complete Course 7th Edition with Solutions
Warning! I have this one in djvu format, which means you should also download a djvu reader. Don't get lazy, download it from here. Believe me it is a useful one.
"For the three-semester calculus course. Proven in North America and abroad, this classic text has earned a reputation for excellent accuracy and mathematical rigour. Previous editions have been praised for providing complete and precise statements of theorems, using geometric reasoning in applied problems, and for offering a range of applications across the sciences. Written in a clear, coherent, and readable form, Calculus: A Complete Course makes student comprehension a clear priority. This seventh edition features a new co-author, Dr. Christopher Essex, who has been invited to contribute his unique style and approach to the subject material. Instructors and students will appreciate revised exercises, greater emphasis on differential equations, new pedagogical features, and an enhanced MyLab." Click here.
Borgnakke and Sonntag's Fundamentals of Thermodynamics 7th Edition Pack (Textbook + Solutions Manual)
-Hundreds of pages only 24 MB!-
"Now in its seventh edition, Fundamentals of Thermodynamics continues to offer a comprehensive and rigorous treatment of classical thermodynamics, while retaining an engineering perspective. With concise, applications-oriented discussion of topics and self-test problems the text encourages students to monitor their own comprehension. The seventh edition is updated with additional examples, homework problems, and illustrations to increase student understanding.The text lays the groundwork for subsequent studies in fields such as fluid mechanics, heat transfer and statistical thermodynamics, and prepares students to effectively apply thermodynamics in the practice of engineering."
Click here.
Mühendis adaylarına dev hizmet!
Merhaba arkadaşlar, eminim hepiniz ilkokuldan tutun üniversiteye kadar en azından bir tane not, kitap paylaşmayan 'beyinsiz' arkadaşın zulmüne uğraşmışsınızdır. Dert etmeyin, elimdeki temel mühendislik yada kendi dalımdaki kitapları, ders notlarını burda paylaşarak sizi bu dertten kurtarıyorum. Elime geçtikçe paylaşırım, başarılar hepinize.
Not: Kitaplar genellikle ingilizce, başlıklar ve kitap açıklamaları da keza. Sıkıntı çeken olmaz sanıyorum. Elimde Türkçe yok malesef. Tüm dünya faydalansın, ben de zaten başka bir yabancı blogdan indirmiştim.
Not: Kitaplar genellikle ingilizce, başlıklar ve kitap açıklamaları da keza. Sıkıntı çeken olmaz sanıyorum. Elimde Türkçe yok malesef. Tüm dünya faydalansın, ben de zaten başka bir yabancı blogdan indirmiştim.
Duyuru II:
Blog istatistiklerine bakarak söyleyebilirim ki, nihayet günde 10-15 tane düzgün arama yapıp bloğuma giren var. Dahası bir konuya girip, öteki konuya da bakanlarınız var, inceleyenleriniz var. Sağolun varolun, çoğalın.
19 Kasım 2011 Cumartesi
Neymiş efendim tüm padişahlar oğlancıymış.
Bu söz bir üniversitenin tarih hocasının ağzından çıkıyor. Hangi kanıta, belgeye dayandığı belli değil. Muhteşem yüzyıl hakkında bi espiriyi duyunca "evet canım nolcak, adamlar haremden çıkıp oğlanların odasına gidiyordu" falan diyor.
Bu konuya birden fazla şekilde karşı çıkacam şimdi. Haa "oo adam osmanlıcı" "oo adam padişahları savunuyo bıdı bıdı vahdettin" falan demeyin sıçarım gaganıza. Ulan bu padişahlar yüzyıllarca sağı solu fethederken gıkınız çıkmıyordu, son padişah kaçtı ya hemen alayına küfredin tabi hemen. Hee hepsi geydi hee. Ulan hayatımda bu kadar gerizekalı bir genelleme görmedim. Hani derler ya tüm sağcılar faşist tüm solcular zibidi heh aynı onun gibi saçma bir düşünce.
Bu konuya birden fazla şekilde karşı çıkacam şimdi. Haa "oo adam osmanlıcı" "oo adam padişahları savunuyo bıdı bıdı vahdettin" falan demeyin sıçarım gaganıza. Ulan bu padişahlar yüzyıllarca sağı solu fethederken gıkınız çıkmıyordu, son padişah kaçtı ya hemen alayına küfredin tabi hemen. Hee hepsi geydi hee. Ulan hayatımda bu kadar gerizekalı bir genelleme görmedim. Hani derler ya tüm sağcılar faşist tüm solcular zibidi heh aynı onun gibi saçma bir düşünce.
18 Kasım 2011 Cuma
THE AVENGERS'A DEVAM....
4 Mayıs 2012'de gösterime girecek olan heyecanla ve sabırsızlıkla beklediğimiz film The Avengers ile ilgili tüm gelişmeleri güncel bir şekilde bugüne kadar siz okurlarımıza aktardık ve aktarmaya da devam ediyoruz.
Türkiye saati ile yaklaşık 00.00 gibi Marvel yeni karakter banner'larını yayınladı.Okuyucularımızın bundan haberdar olmamasını istemeyiz.Buyrun size taptaze,sıcak sıcak bannerlar.
SCARLEEETT!!!
Türkiye saati ile yaklaşık 00.00 gibi Marvel yeni karakter banner'larını yayınladı.Okuyucularımızın bundan haberdar olmamasını istemeyiz.Buyrun size taptaze,sıcak sıcak bannerlar.
SCARLEEETT!!!
sekizinci harika
12 Kasım 2011 Cumartesi
Profiterollü tasta
Tekrar merhaba, azcık kafa şişiricem isteyen okusun.
Sınavlara çalışmaktan kafamı kaşıyamadığım şu dönemde -kimi yiyorum, akşamları arada arkadaşlara uğruyorum- vakit buldum sonunda. Tatilimin son gününün son saatlerinde, fenalık bastı kaldırdım statiği, malzemeyi, diffi açtım blogumu.
-Oğlum çok dertliyim lan
+Montla sıç.
Espiriyi bilen bilir, bilmeyen burdan bakabilir. Aynen o durumdayım, derdim tasam çook, ama öyle montla sıçmaya kıyasla pek de büyük bi derdim yok gibi, gelin siz karar verin. İşte altı üstü 4-5 sınavım var, işte tatilim bitti ve de güzelim daşş gibi sağlam evimden gidip, ankarada bi duvarı pertmiş, ama çaktırılmasın diye makyajlanmış, yığma eve gidecem ve kış orda geçecek gibi görünüyor. Çok iç rahatlatıcı değil mi? Neyse uzatmıyacam, ama bir deprem olursa o ev kafama göçer sizde bunları okur vaay öngörülü fakat tedbirsiz bi herifmiş der geçersiniz. Velasılkelam kışın ortasında hiç taşınasım yok, onu geçtim işim gücüm sınavım var, hadi onu da geçtim bu sezonda kiralık ev bulunmaz, ev al desen ona da param yok. Kır dizini otur anlayacağın.
Neyse komikimsi bişi anlatacam durun. Şu yanda gördügünüz şey cennetten çıkma bir tatlıdır. Çok severim lakin adını telafuz edemem pek. Hele ki rahat değilsem. Haa bu arada Eskişehirli'yseniz, yada Eskişehir'e gezmek için turla gelen kavatlardansanız; Süreyya Pastahanesi'nden bu pro-fi-te-rol-lerden almayı unutmayın. Hatta durun yerini de tarif edeyim, tam bilmiyorum gerçi babam sağolsun alır bunları genelde.
Google amcanın tarifi için tıkla.
eski otogar karşı aralığı berk düğün salonu karşısı
babam da eski otogar falan diyordu, gidin bakın zaten.
"Olm eskişehirle profiterolün ne alakası var git çibörekçi öner yada lületaşı bişi aldır, barlar sokağına gönder" falan derseniz sizde buna tıklayın. Çünkü öyle diyen cahildir cühaladır. Ulan ankarada bi bilgisayarcıyla muhabbet ederken bile herif eskişehirli çıktı, bilgisayarı tamirden alırken "abi haftasonu eskişehire gidip de süreyyadan profiterol getirmediysen bana vermem bilgisayarı ona göre" diye espirisini bile yaptı. Normalde böyle lavukça şakalara taviz vermem ama adam haklı profiterolün nerden alınacağını biliyor.
Ya işte ankarada bi canım çekti bir gün ulan nerden alsam nerden alsam derken sordum okuldan birine, "abi gitcen hepsinden yüzer gram alıp denicen, güzelse yeni yerin ora olcak" gibi gerizekalı bi cümle kurdu. Ulan koduğumun ankaralı malı yok işte yok yok yok hem öyle midemi bozmam ben ankaranın pis tatlıcılarıyla. Menemen yazmayı bilmeyen şehirde tatlı yesen ne olacak anasını satayım.
Asıl anlatacağım hikaye:
Eskişehir'de eski arkadaşlarımla toplanmışım, yeni bir yer bulmuşuz çay kahve pasta börek yiyecek, (süreyya degil bura yeni açıldı arkadaşın tanıdık), keyfim de yerinde. Menüye bi baktım profiterollü pasta! İyice sevindim. Geçen geldiğimde de onu yemiştim ama o sefer parmağımla BU! diye göstermiştim dolaptan. Bu sefer siparişi masadan vericem ya hazırlanmaya başladım: "pro-fit-erol pro-fit-erol profiter-ol profit-erol PROFİTEROLLÜ PASTA" diye ağzımı alıştırdım, hatta arkadaşlara da dedim bakın şimdi yanlış söylücem kesin diye. Siparişi almaya geldi bi kız, bende dedim ki "Bi proFİtierolÜ TASTA alabilir miyim" " siyah var beyaz var" dedi oda. "Siyah" diyebildim bari. Sonra arkasından ehi ehi tasta diye güldük bana. Hikaye bu kadar, komik bence sizi bilemicem ama orda görünce eğlenceli. Hatta durun sikindirik bir neymiş bu parçadan aldığımız ders kısmı yapalım.
1- profiterol, profiterol diye okunur, profiterol süreyyadan yenir.
2- ne kadar çalışırsan çalış, paniklersen zıçarsın. ( bu haftaki sınavlar böyle olcak gibi inş böyle olmaz Allahım)
3- arada bir dişilerle konuşmak lazımmış demek ki. (bunu da soru çözmeden sınava girilmez şeklinde anlayabilirsiniz)
Neyse ben yatayım, sabahın köründe yola gidiyorum. Ulan dalya*** madem sınavın var niye böyle uzun yazı yazdın demeyin çok dolmuşum biraz da beyin s**intisi olmuş 20 dk da falan yazdım bu yazıyı.
Görüşmek üzere.
Sınavlara çalışmaktan kafamı kaşıyamadığım şu dönemde -kimi yiyorum, akşamları arada arkadaşlara uğruyorum- vakit buldum sonunda. Tatilimin son gününün son saatlerinde, fenalık bastı kaldırdım statiği, malzemeyi, diffi açtım blogumu.
-Oğlum çok dertliyim lan
+Montla sıç.
Espiriyi bilen bilir, bilmeyen burdan bakabilir. Aynen o durumdayım, derdim tasam çook, ama öyle montla sıçmaya kıyasla pek de büyük bi derdim yok gibi, gelin siz karar verin. İşte altı üstü 4-5 sınavım var, işte tatilim bitti ve de güzelim daşş gibi sağlam evimden gidip, ankarada bi duvarı pertmiş, ama çaktırılmasın diye makyajlanmış, yığma eve gidecem ve kış orda geçecek gibi görünüyor. Çok iç rahatlatıcı değil mi? Neyse uzatmıyacam, ama bir deprem olursa o ev kafama göçer sizde bunları okur vaay öngörülü fakat tedbirsiz bi herifmiş der geçersiniz. Velasılkelam kışın ortasında hiç taşınasım yok, onu geçtim işim gücüm sınavım var, hadi onu da geçtim bu sezonda kiralık ev bulunmaz, ev al desen ona da param yok. Kır dizini otur anlayacağın.
Neyse komikimsi bişi anlatacam durun. Şu yanda gördügünüz şey cennetten çıkma bir tatlıdır. Çok severim lakin adını telafuz edemem pek. Hele ki rahat değilsem. Haa bu arada Eskişehirli'yseniz, yada Eskişehir'e gezmek için turla gelen kavatlardansanız; Süreyya Pastahanesi'nden bu pro-fi-te-rol-lerden almayı unutmayın. Hatta durun yerini de tarif edeyim, tam bilmiyorum gerçi babam sağolsun alır bunları genelde.
Google amcanın tarifi için tıkla.
eski otogar karşı aralığı berk düğün salonu karşısı
babam da eski otogar falan diyordu, gidin bakın zaten.
"Olm eskişehirle profiterolün ne alakası var git çibörekçi öner yada lületaşı bişi aldır, barlar sokağına gönder" falan derseniz sizde buna tıklayın. Çünkü öyle diyen cahildir cühaladır. Ulan ankarada bi bilgisayarcıyla muhabbet ederken bile herif eskişehirli çıktı, bilgisayarı tamirden alırken "abi haftasonu eskişehire gidip de süreyyadan profiterol getirmediysen bana vermem bilgisayarı ona göre" diye espirisini bile yaptı. Normalde böyle lavukça şakalara taviz vermem ama adam haklı profiterolün nerden alınacağını biliyor.
Ya işte ankarada bi canım çekti bir gün ulan nerden alsam nerden alsam derken sordum okuldan birine, "abi gitcen hepsinden yüzer gram alıp denicen, güzelse yeni yerin ora olcak" gibi gerizekalı bi cümle kurdu. Ulan koduğumun ankaralı malı yok işte yok yok yok hem öyle midemi bozmam ben ankaranın pis tatlıcılarıyla. Menemen yazmayı bilmeyen şehirde tatlı yesen ne olacak anasını satayım.
Asıl anlatacağım hikaye:
Eskişehir'de eski arkadaşlarımla toplanmışım, yeni bir yer bulmuşuz çay kahve pasta börek yiyecek, (süreyya degil bura yeni açıldı arkadaşın tanıdık), keyfim de yerinde. Menüye bi baktım profiterollü pasta! İyice sevindim. Geçen geldiğimde de onu yemiştim ama o sefer parmağımla BU! diye göstermiştim dolaptan. Bu sefer siparişi masadan vericem ya hazırlanmaya başladım: "pro-fit-erol pro-fit-erol profiter-ol profit-erol PROFİTEROLLÜ PASTA" diye ağzımı alıştırdım, hatta arkadaşlara da dedim bakın şimdi yanlış söylücem kesin diye. Siparişi almaya geldi bi kız, bende dedim ki "Bi proFİtierolÜ TASTA alabilir miyim" " siyah var beyaz var" dedi oda. "Siyah" diyebildim bari. Sonra arkasından ehi ehi tasta diye güldük bana. Hikaye bu kadar, komik bence sizi bilemicem ama orda görünce eğlenceli. Hatta durun sikindirik bir neymiş bu parçadan aldığımız ders kısmı yapalım.
1- profiterol, profiterol diye okunur, profiterol süreyyadan yenir.
2- ne kadar çalışırsan çalış, paniklersen zıçarsın. ( bu haftaki sınavlar böyle olcak gibi inş böyle olmaz Allahım)
3- arada bir dişilerle konuşmak lazımmış demek ki. (bunu da soru çözmeden sınava girilmez şeklinde anlayabilirsiniz)
Neyse ben yatayım, sabahın köründe yola gidiyorum. Ulan dalya*** madem sınavın var niye böyle uzun yazı yazdın demeyin çok dolmuşum biraz da beyin s**intisi olmuş 20 dk da falan yazdım bu yazıyı.
Görüşmek üzere.
Labels:
ders mers,
diff,
eskişehir,
profiterol,
profiterollü pasta,
statik,
süreyya pastahanesi
12 Ekim 2011 Çarşamba
The Avengers (2012) beklenen fragman
Söylenecek söz yok, deseler: "seni uyutalım filme kadar bekleme merak içinde", ömrümden 7-8 ay feda edebilirim bu film için.
18 Eylül 2011 Pazar
Yolculuk / Taşınma

- Yolculuk / Taşınma
- Başka şehre tatile gitmek / Başka şehre okumaya gitmek
- Başka şehre akraba ziyaretine gitmek / Başka şehre akrabaların yanına taşınmak
(son örnekten kastım atıyorum evlendin gittin kızın memlekete, hanımköylü seni)

Tamam anladınız ne demek istediğimi özürlü değilsiniz sevgili okur. Ee normal biliyoz nolmuş demeyin. Benim hoşlanmadığım olay: yolculuğu çok sevmek taşınmayı sevmemek. Yola giderken heyecan olur bavullar toplanır, giysiler hazırlanır, yolluk yemek çerez konur, en son diş macunu fırça gibi şeyler konur, bir gün önceden mp3 çalara yol için playlist hazırlanır... Gördüğünüz gibi keyifli şeyler, yaptıkça yapası geliyor insanın. Ama öte yandan taşınma amaçlı yolculuk öyle mi: bunların hepsi yapılır "+" Eşya unutulursa kolay kolay geri dönüp alamamayı bilmenin verdiği rahatsızlık vardır. Geri döndüğümde her şeyi bıraktığım gibi bulabilecekmiyim acaba diye dertlenmek vardır. Arabada fazla yük vardır, kimisinde kamyon vardır ev taşıyorsa. Kazasız belasız gideyim de bi oh diyeyim fikri vardır akılda. Ama aksine tatile gitmenin 3 şeyini severim. Düşünün 1 haftalık tatile gidiyorsunuz ortalama bir aile olarak. İlk sevdiğim şey gidiştir. Neşelisin çünkü tatile gidiyorsun, işte o zaman yolun tadını çıkarırım zaten ben önemli kararlarımın çoğunu yolda camdan dışarı bakarken düşünürüm. Yolculuk bu anlamda güzel bir şey. İkinci olarak gider tatilinizi yaparsınız mis gibi bu da güzel. Üçüncü ve son olan şey dönüştür: tatilde dinlenmiş, yatcağınız kadar yatmış yada gezmekten sıkılmışsınızdır. Kimi kimi evini özleyen vardır, normaldir de. Anlayacağınız dönüş de güzeldir. Şimdi okul için iş için başka yere taşındığınızı farz edelim, düzenin kurulması aylar alır: elektiriği suyu doğal gazı, interneti, çarşısı, pazarı, fırını, marketi, eczanesi, acil doktoru, dişçisi, berberi, terzisi .... Okumak bile yordu sizi değil mi? Tüm düzeninizi bozar, insanı yorar, huzursuzluk hissi verir. Yeni gittiğiniz şehirde çevreye de alışamayabilirsiniz, demek istediğim insanların halleri, parasal durumu, kültür durumu. Açıkcası herkesin posta haydar dümen okuduğu bir mahallede yaşamak istemem. Yada hepsi zaman gazetesi okursa da kötü anladınız. Her şeyde bir denge olmalı, ki olur da normali odur dünya öyle bir şey düzene sokamazsınız hep anarşi kaos vardır neyse... Yada gittiğiniz memlekette hava karardı mı etraf ıssızlaşıyor olabilir, belki de kendi memleketinizde gece 2 de bile elinizi kolunuzu sallaya sallaya rahat rahat gezerken, yeni gittiğiniz yerde hava karardı mı evinize kaçasınız gelir; işten, okuldan okuldan çıkıp direk eve atsam kendimi diye bakarsınız.
Özet olarak tatil yolculuğunun insan üzerindeki yapıcı etkisini, ama taşınmanın verdiği alışamamak hissini ve yoruculuğunu söylememe gerek yok galiba, anladınız siz. Şahsen ben yatağımı değiştirdim mi kolay kolay uyuyamam.
Şimdilik bu kadar okuyanlara teşekkürler. Sağlıcakla
13 Eylül 2011 Salı
Şiir saati (ankara temalı)
Kızlar mini giyer okulda
Herkeze var bize yok *****
Ağzına sıçıyım ankara
Kışı desen yine sevmem
Götün donar mont olmasa
Ulaşımın bir problem
Tipine koyim ankara
Yollarda bin çeşit insan
Keşke biri normal olsa
Kimi terörist kimi hayvan
Sen bok gibisin ankara
Adamı sinir edersin
Alışamadım yıllarca
Keşke insan olsaydın
Ananı bellerdim ankara
Uykum geldi artık yeter
Gelmeme var bi hafta
Başkent olmasaydın eğer
Daha da söverdim ankara
28 Ağustos 2011 Pazar
Duyuru:

Atmıyorum hakkaten gerçek hikaye bu lisede bir arkadaş anlatmıştı, düşünün rezilliği. Liselilik yapmayın. Liselilik diyosam anladınız siz, öyle lise okuyan düzgün kardeşlerimize sözüm yok.
P.S:Hele bir de etiketlere liseli, p*rno yazayım da görün siz.
25 Ağustos 2011 Perşembe
Sabah 6'da hala uyumamışsanız.
Bilgisayar başındaysanız.
Ekrana boş boş bakıyorsanız. Bilgisayarla bir probleminiz var demektir. Bilgisayar hayatın, tek eğlencen olmuş demektir, çünkü sağlıklı bir insan yapmaz bunu.
Ulan "ehehe bu yaz çok eğlencem, çok gezcem, çok dinlencem" dediğin yaz bitiyor, "ehehe bu sene ramazan nasıl geçecek bakalım severim ben...." dediğin ramazan da bitiyor. Zaten ne yazın ne ramazanın tadı kalmamıştı diyorsun, nerde o eski günler deegmi? Off okul da başlayacak... Zaten oldum olası hiç sevemedim. Tuvalet alışkanlığını 3-4 yıldır, banyosunu ise 1-2 yıldır kendi başına yapan 30 tane velet niye bir araya gelsin ki. O ilk defter kitap aldığım zaman ki güzel hevesim iki hafta içinde kaçtı. Yıllar yılı tecrübeyle hevesli geçen gün sayısı şu an 3'e falan düştü. Hem ilkokul olsun ortaokul olsun sizce de gergin bir ortam değil miydi? Her yerde "bana sigara yasak, sana da-ya-sak mı?" yada "altın kaça" diyen sümüğü, kulağı falan akmış çocuklar sizi de hayattan soğutmuyor muydu? Ha gerçi özel okulda okuduysanız ayrı, ben hiç özele gitmedim. Bilir miyim oraları? Bilirim tabi: "Bluetooth u aç len video yollucam ehehehe" "-bulutut yok hacı kızılötesi var" "Öyle telefon alınır mı len ehehe".
Ekrana boş boş bakıyorsanız. Bilgisayarla bir probleminiz var demektir. Bilgisayar hayatın, tek eğlencen olmuş demektir, çünkü sağlıklı bir insan yapmaz bunu.

19 Ağustos 2011 Cuma
Silah taşıyın.
![]() |
2.8" Buck çakı favorimdir. |
18 Ağustos 2011 Perşembe
17 Ağustos 2011 Çarşamba
"Did the Limo driver shoot at Kennedy?"
Evet, "J. F. Kennedy'i limuzinin şoförü mü vurdu?". Yuh ne alaka bu blogla? Sen böyle ciddi konulardan bahseder miydin, gel bize çizgi roman, film hikaye mikaye anlat demeyin. Bu olayı merak ederdim, biraz -bayağı- araştırdım, çevirdim size göstereceğim birazdan. Tabi bunları sonradan araştırmış bir Türk olarak bunlarla büyümüş bir amerikan kadar bilmiyorum ama en azından eğer yakın tarihle ilgiliyseniz ve bu bu tür garip olaylara düşkünseniz, ilginizi çekeceğini garantilerim. Bu yazıda katil diye kimin yakalandığını, yakalanan adamın da nasıl vurulduğunu, derin devlet hikayelerini, mason ve eşcinsel FBI başkanını anlatmayacağım onlara burdan bakın. sürücü konusuna geçelim:
![]() |
Rahatsız edici ama bakın bi. |
Labels:
Greer,
jfk,
Kennedy'i limuzinin şoförü mü vurdu.,
Limo Driver
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Çok acayip bir gün
Uyandım erkenden hazırlandım hediye neyin aldım. Kızın doğumgününe gidecem çünkü. Sonra her şey tamam olunca, nerdeymiş bu doğum günü diye arkadaşlara mesaj attım. Bi naynay kafesindeymiş, neyse dedim gideyim değer.
Gittim kız ordaydı kardeşi falan işte. "Seni seviyom evlen benle" dedim. Tek bi kelime etmediler, sonra kardeşi nikah memuru gibi masanın altından bi defter çıkardı imzaladık falan. Sonra dedim ee annen falan ne diyo bu işe? "Ohooo o seni zaten çok seviyo =)" dedi. Uyandım sonra :D
Aslında şeyden ötürü bu. How to Make It in America diye bi diziye baktım dün eve gelince. Elemanın biri kızın doğum gününe gidip naynaylık yapıyodu. Sonra kız onu evine götürüyodu. Sonra başka bi elemanla yolda karşılaşıyolardı o da meğer hediyeyi kapmış partinin çıkışına gelmiş bağrı yanık. Kız tabi sonradan gelen çekingen arkadaşı iplemedi. Öteki naynayla eve gitti. Bizim çekingen de arkadaşlarıyla bi bara gitti sonra 3 sap. İzlerken çekingeni tutuyodum ben ondan oldu hep.
![]() |
2 dk da temsili resim. Not: kızlar aslında çok güzel. |
Aslında şeyden ötürü bu. How to Make It in America diye bi diziye baktım dün eve gelince. Elemanın biri kızın doğum gününe gidip naynaylık yapıyodu. Sonra kız onu evine götürüyodu. Sonra başka bi elemanla yolda karşılaşıyolardı o da meğer hediyeyi kapmış partinin çıkışına gelmiş bağrı yanık. Kız tabi sonradan gelen çekingen arkadaşı iplemedi. Öteki naynayla eve gitti. Bizim çekingen de arkadaşlarıyla bi bara gitti sonra 3 sap. İzlerken çekingeni tutuyodum ben ondan oldu hep.
13 Ağustos 2011 Cumartesi
Spider-Man 'in cılkını çıkardılar.
![]() |
M.J. ağıt yakarken. |
Human Torch da öldü diyorlar ama bence ölmedi o sayıda ceset meset, kan görmedim ilerde demişti dersiniz.
Labels:
Miles Morales,
Peter Parker,
Stan Lee,
Yeni Örümcek adam
9 Ağustos 2011 Salı
8 Ağustos 2011 Pazartesi
THE AVENGERS AFİŞLERİ
29 Temmuz günü ilk kez yayınlanan The Avengers klibini sunmuştuk.
Bildiğiniz üzere (bilmiyorsanız da öğrenmiş oldunuz) her yaz San Diego'da çizgi roman fuarı olan Comic-Con düzenlenmekte.Bu sene de 21-24 Temmuz günleri arasında bu fuar gerçekleştirildi ve The Avengers filminin afişleri yayına sunuldu.
Bildiğiniz üzere (bilmiyorsanız da öğrenmiş oldunuz) her yaz San Diego'da çizgi roman fuarı olan Comic-Con düzenlenmekte.Bu sene de 21-24 Temmuz günleri arasında bu fuar gerçekleştirildi ve The Avengers filminin afişleri yayına sunuldu.
![]() |
Yeni kıyafet iyi olmuş,kanat şeklindeki kulakları hala beğenmiyorum ama. |
5 Ağustos 2011 Cuma
Top 100 Comic Book Villains of All Time List
Bu linkten ulaşabilirsiniz. Güzel bişey hazırlamışlar, şahsen ben incelerken iyi vakit geçirdim. Normal insanlar bunu boş iş yada salaklık olarak algılayabilir. Fakat Carnage manyağını 80'lere 90'lara koyarken bir numaraya nazilerden dolayı bu hale gelmiş garibim Magneto'yu koymak ne iştir? Bu sıralama neye göre yapıldı? Niye koca tanrı Loki 8, Darkseid 6 numara iken Luthor 4 numara, Joker 2 numara?
Bana sorsalardı “Every villain is only as great as their hero.” derdim. Dolayısıyla mesela dc evreninde ; Superman - Luthor, Batman - Joker yada BlackAdam listenin başını alırdı.
Kötü karakter olmak da, iyi karakter olmak da belli bir sıraya konulmaz bence. O yüzden hepsini sevelim, yeni çizgi romanlara, serilere bakalım.
Bana sorsalardı “Every villain is only as great as their hero.” derdim. Dolayısıyla mesela dc evreninde ; Superman - Luthor, Batman - Joker yada BlackAdam listenin başını alırdı.
Kötü karakter olmak da, iyi karakter olmak da belli bir sıraya konulmaz bence. O yüzden hepsini sevelim, yeni çizgi romanlara, serilere bakalım.
Gece 3 den sonra bir şeyler oluyor.
Gece 3 den sonra bir şeyler oluyor. Çünkü etraf sessiz, insanlar uyuyor, ben yine bilgisayar başında oturuyorum. Konuşmam değişiyor, kafam yoğunlaşıyor. Sinirliysem daha sinirli, mutluysam daha mutlu oluyorum. Her zamanki maymun iştahım iyice artıyor. Çizgi roman çizeyim, müzik dinleyeyim, gitar çalayım, fransızca çalışayım, hatta sıkıntıdan "şimdiden akışkanların mekaniği çalışayım ilerde rahat ederim" bile dedim. Neyse ki kibar bir ailem ve arkadaşlarım var, çizdiğim ya*** gibi resimlere, safsata gibi yazılara "güzel len aferin", "çok iyi om" falan diyebiliyorlar, teşekkürler. Yine böyle bir gün dertlenmiştim işi "aklımdaki bu fikirlerle kitap yazayım, genç menç ölürsem piyasada tutar, arkamda bir miras bırakırım" a kadar getirdiydim.
Yada bunların hepsi bu akşam dışarda arkadaşlarımla oturup, eskiden hoşlaştığım bi kızı görmeyi umarken, eskiden hoşlaştığım başka bir kızı görüp kendime "Ulan ne maymun iştahlı olduğun burdan belli oldu" dememdendir. Sevmiyorum bu huyumu. Belli bir konuya odaklanamıyorum.
4 Ağustos 2011 Perşembe
Boobies
The normal boobs ( . )( . ), the silicone boobs ( + )( + ), the perfect boobs (o)(o) Some boobs are cold (^)(^), and some boobs belong to grandmothers \./\./ And let’s not forget the very large boobs (o Y o), and very small boobs (.)(.), and lastly the asymmetrical boobs (•)(.). We love them all!. Post this message on your wall and say ┌П┐(◉_◉)┌П┐ to breast cancer. Save the boobies!
Man of Steel (2013)
Man of Steel (2013)' den ilk kare.
Filmde ayrıca Daily Planet muhabiri Lois Lane rolünü Amy Adams (“The Fighter”), gazetenin editörü Perry White rolünü Laurence Fishburne (“What’s Love Got to Do with It”), Clark Kent'in dünyadaki ailesi olan Jonathan ve Martha Kent rollerini ise Kevin Costner (“Dances with Wolves”) ve Diane Lane (“Unfaithful”) oynuyor.
Kızlar da porno izler.
Şimdi kimse kendini kandırmasın, kızlar da porno izler. İzlemeyen kız varsa da hayatında hiç görmediğindendir.
İşte itiraf videomuz da geldi:
Not: Kızları da özenle seçmişler haa.
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Devam: Kızla konuşmak için bir sene bekleyen insan II
Evet en son 'CİM'i kapmıştım. Halen bekliyorum bir aksiyon olacak diye, olmaz ya, Allahın işi işte belli mi olur bakarsın kırk yılda bir naber eskilerle buluşalım falan der, atlarım bende. Neyse şeyi diyecem, şimdi kıza facebookta mesaj atmak ve duvarrına yazmak arasında fark olduğunu söylemiştim daha önceden. Önceki yazıyı okuduysanız kızın doğum gününü 00.00 olur olmaz kutlamıştım, o da sabah cevap atmıştı. Ben şimdi hala bakıyorum tabi sayfasına ne var ne yok diye. Kızın doğumgününü duvarında 3-4 sayfa dolusu insan kutlamıştı içlerinde ortak arkadaşlarımız da vardı birini ele alalım.
2 Ağustos 2011 Salı
1 Ağustos 2011 Pazartesi
Vuuuhuuu çizimlerimi Stan Lee beğendi! Marvelde işe başladım!

Desem keşke, ama bu gidişle diyemem, öyle bir şey olsa hepinize bir ay yemek ısmarlayayım! Bizim zamanımızda çizgi roman diye üniversitede bölüm yoktu (gerçi illa okuluna mı gitmek lazım), sonradan Boğaziçi'nde açıldı, ama olsa yazar mıydım? Yazardım herhalde en sona. Seviyorsan niye en sona diyeceksiniz?
Labels:
Iron-Spider Man,
Marvel,
Spider-Man,
Stan Lee,
The Flash,
Wonder Woman
Kızla konuşmak için bir sene bekleyen insan.
Bu başlık ekşi sözlükte falan olsa "kaybeden insan", "looser", "çekingen" gibi söverlerdi, iyi de yaparlardı öyle zaten durum itirazım yok.
Valla bilmiyorum size oluyor mu, ama ben birinci sınıftan beri her sene tüm temmuzu "temmuz bitsin de bugunlerde şunun şunun doğum gününü kutlayayım" diye beklerim. Bu heyecan ister şubat, ister mart olsun yılın ikinci yarısında sarar beni. Şunun şunun dediysem her sene aynı kız yani. Eskiden ailecek görüşürdük falan, dünyalar tatlısı insanlardır. İlkokulda telefonla arardım, sonraları mesaj atardım, şimdi ise facebook'tan kutluyorum düştüğümüz hale bak.
Valla bilmiyorum size oluyor mu, ama ben birinci sınıftan beri her sene tüm temmuzu "temmuz bitsin de bugunlerde şunun şunun doğum gününü kutlayayım" diye beklerim. Bu heyecan ister şubat, ister mart olsun yılın ikinci yarısında sarar beni. Şunun şunun dediysem her sene aynı kız yani. Eskiden ailecek görüşürdük falan, dünyalar tatlısı insanlardır. İlkokulda telefonla arardım, sonraları mesaj atardım, şimdi ise facebook'tan kutluyorum düştüğümüz hale bak.
29 Temmuz 2011 Cuma
The Avengers (2012)
"The One" neden yoktur?
Bakın ne diyicem, birçok yabancı dizi ve filmde sık sık kullanılan, türkçe dublajda "Evet abi onu buldum! Doğru kızı buldum!" gibi saçma sapan çevrilen "The One" aslında yok. Evet ben söyleyeyim de siz isterseniz yine de boşu boşuna ömrünüzü olmayan bir şeyi aramakla harcayın.
Labels:
Ted Mosby,
the one ne demek,
The one nedir,
the one yoktur
Green Lanterne yaklaşırken.
İşte ışığın tüm renkleri! Filmden önce karakterlere bakmanızı öneririm. Özellikle Green Lantern Corps ve Sinestro Corps'a.
28 Temmuz 2011 Perşembe
OVERPOWERED!
Evet, bunu kim dediyse çok iyi demiş yani sen git batman gibi süper ultra mega zeki adama hayal gücünün sınırladığı kadar güç ver. Bu Batman DC Universe'i hoplatır!
Zibidi olmak vs Normal olmak
Konu başlıktan anlaşıldığı gibi gayet açık, ancak normal olmak yazarken tereddüt ettim çünkü normal biraz daha 'yaygın' anlamında kullanılsa da bahsedeceğim normal insanlardan pek fazla yok ortalıkta. Şimdi zibidiliği yada benim tabirimle naynaylığı iki resimle örnekleyelim:
Evet, gördüğünüz apaçık hippi. Bunlar uç nokta tabi her zibidi illa böyle görünecek diye bir şey yok, insanın ruhu zibidi olabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)